2020 yılına güle güle…
Her yıl başında yeni yıla yeni bir yazımla başlarım, teknoloji açısından görüşümü yansıtırım. Bu yıl ki başlığım, “Güle Güle 2020” dileyerek başlamak istiyorum. Gerçekten herkes için, hemen hemen her kurum, her topluluk ve her ülke için kötü, huzursuz geçirdiğimiz bir yıl oldu, geçti gitti diyelim, gelecek için yeni yıla güzel dilekler ve umutlar ile girelim ancak, Covid-19 ile aldığımız dersleri de unutmayalım. Belki kısa bir süre sonra bulunan yeni ilaçlar ve uygulamaya başlayan aşılarla bu beladan kurtulacağız ama unutmayalım ki bu dönemde başta sağlık olmak üzere güzel dersler aldık, dostluğun arkadaşlığın değerini anladık. Teknolojinin farkına daha çok vardık, iyi kullanılırsa, faydalı içeriklerle zenginleştirilirse bilginin, geniş kitlelere nasıl hızlı yayılabileceğini öğrendik. Ancak yüz yüze gerçek ortamlarda da sosyalleşerek, beraber olmanın ve birlikte çalışmanın da özlemi içinde kaldık. Anlaşılan bu dengeyi koruyarak teknolojinin nimetlerinden yararlanarak, teknolojiyi insanlığın ve toplumun yararına kullanılabileceğinin farkına vardık. Farkındaydık ancak yıllarca anlatamadık, dirençle karşılaştık. Covid19 geldi, bir gramlık virüsle dünyayı sarstı, tüm dünyanın gündeminde kaldı. Hemen hemen bir yılda teknoloji dünyayı kuşattı, ama bıkkınlık da yarattı. Bu kadar da değil dedik, bir şeyin daha farkına vardık, insan olduğumuzu gerçek arkadaşlarımızın ve dostlarımızın değerini daha çok anladık. Aslında Covid-19 ile evlere kapanınca, köşemize çekilince teknolojiye bağımlı kaldık. Öğrencileri ile hocaları ve çalışanları ile uzaktan öğrendik, uzaktan öğrettik ve uzaktan çalışmanın ne olduğunu ve hiç hazır olmadığımızı öğrendik. Tabi, buna sahip olmayanların ve kullanamayanların yarattığı sayısal uçurumun ve boşluğun da farkına vardık. Bu eksiklik ve boşluk hep vardı da farkında mı değildik. Bu gerçekleri gördükten sonra ne yapmalıyız, geleceği nasıl tasarlamalıyız? Bu teknolojiler ile barışık nasıl yaşamalıyız? Öncelikle bu teknolojiden ister robot kılığına girsin isterse akıllanmış iletişim aracı olarak cebimize girsin korkmayalım. Adına ister hibrit yaşam diyelim yada sayısal(dijital) yaşam diyelim onlar ile birlikte dengeli ve birlikte yaşamayı öğrenelim. Biz onların esiri olacağımıza onlar bizim işlerimizi yapsın biz de sevdiğimiz işleri yapalım, sevdiklerimizle birlikte olalım. Madem ki bu teknolojiler verimlilik sağlıyor, ekonomik değer yaratıyor bu yarattığı katkıyı paylaşalım sanatla, sporla, kültürel faaliyetlerimizle uğraşalım. Ancak teknoloji ile yaratılan bu ekonomik değer artışından da payımıza düşeni alalım. Bu katma değeri kendi çıkarları için kullanan güçler kim olursa olsun onlara karşı çıkalım, direnelim, adil düzenin peşinden koşalım. İşte o zaman insan mutlu, dünya da huzuruna kavuşacaktır. Unutmayalım ve eski yaşama dönmemek için yeni dünya düzenini kurmaya hazır olalım destek olalım. Dünya daki en büyük sorunun gelir farklılıklarının yarattığı dengesizlik olduğunu biliyorduk. Ülkeler arasında, kurumlar ve insanlar arasındaki bu farklılık ve büyüyen boşluk şimdi teknoloji ile yaratılıyor. İşte yaklaşan ve giderek de hızla büyüyen sayısal (dijital)farklılık ve bölünme en büyük tehlikedir. Bu teknolojik gücü eline geçiren ülkeler ve kurumlar dünyayı yöneteceklerse şimdiden bu ülkelere karşı gardımızı almalıyız. O zaman bu teknolojileri kullanmak ve gerisinde kalmak istemiyorsak onları anlamaya ve onların önünde olmaya çalışacağız. Ülkeler, bölgeler hatta aile bireyleri arasındaki teknoloji ve bilgiye erişim farklılıkları en büyük tehlike kaynağımız. Kim olursanız olun ister dede olun isterse anne olun çocuklarınızla ve torunlarınızla iletişim kurabilmek ve onları daha iyi anlayabilmek için de yeniliklere açık olmak ve yeni teknolojileri öğrenmemiz gerekiyor. Bunu ülke politikası, şirket politikası hatta aile politikası haline getirmeliyiz. Aksi halde bu sayısal uçurumun içinde kaybolup gideceğiz. Yeni nesil gençlerimize bu doğrultuda yatırım yapmak, eğitim sistemimize ve müfredatımızı güncellememiz gerekiyor. Bu teknolojileri kullanmak ve onları anlamak kadar bu teknolojileri doğru yerde doğru işler için insanlık yararına kullanmalarını sağlamak gerekiyor. İnsani ve kültürel değerlerimizi geleceğe ve geçlerimize taşımak da bize düşen görev ve sorumluluk olarak görmemiz gerekiyor. Gençlerimizden teknolojiyi öğreneceğiz biz de onlara sahip olduğumuz birikimi, kültürü, güzel değerleri aktaracağız. Hadi o zaman teknolojiyi ve makineleri daha iyi anladığımız, insan makine birlikteliğine, genç yaşlı birlikteliğine merhaba diyelim, kavgaların savaşların, anlaşmazlıkların olduğu eski dünyaya güle güle diyelim. Karma (hibrid) yaşam geliyor, birlikte ve teknoloji ile barışık yaşamaya hazır olalım. Dini, ırkı, kültürü, yaşı, eğitim seviyesi ne olursa olsun birbirimizi daha iyi anladığımız yeni dünyaya hoş geldin diyelim yada böyle olmasını dileyelim.
Son söz olarak da, buraya kadar söylediklerim sadece dilek olarak ve başlık olarak ele alınabilsede çözümleri çok farklı boyutları ile çok disiplinli bilimsel yaklaşımla ele alınması gereken konulardır. Unutmayalım ki, bu çözümlerin ele alındığı yer, özerk ve bilimsel çalışma ortamı sağlanmış üniversitelerimiz olmalıdır. Bu çözümleri getirecek olanlar da, önceliği ünvan ve pozisyon olmayan, yetki ve makam gücü peşinde koşmayan, bilgi ve bilimin peşinden koşanlardır.
Sevgiyle ve Sağlıkla…
M. Erdal Balaban
8.1.2021
YanıtlaYönlendir |